İslam dünyası, aslında birçok bilimsel buluşa, felsefi gelişmeye ve teknolojik gelişmeye öncülük etmişti bir zamanlar. Bugünkü gibi kan ve gözyaşı coğrafyası olmadığı zamanlarda bütün dünyaya bilginin, erdemin, iyiliğin, insanlığın, hakkın ve hukukun öğretildiği dönemleri yaşıyordu. İslamın erken dönemlerinde birçok yıldız isim hem bilim ve teknolojide hem de yönetimde çok önemli başarılar elde etmişlerdi.
Fuat Köprülü'nün Wilhelm Barthold'dan tercüme ettiği İslam
Medeniyeti Tarihi, İslam Medeniyeti'nin akılla, bilimle, kültürle ve irfanla yükseldiği dönemleri anlatan farklı bir eser.
Barthold diyor ki, "Türklerdeki yüksek sınıfın yeni bir medeniyetle temas eder etmez milli kıymetlerini tezyif etmesi (zayıflatması) ve mazisi ile derhal alakalarını kesmesi, kültür tarihinde daima tesadüf edilen hastalıklı (marazi) bir hadisedir." "Sentez yeteneğinin zayıf olması bu kopukluğu besliyor" sonucu çıkıyor.
Hoca Ahmet Yesevi'nin Çimkent'ten Yesi'ye oradan Buhara'ya olan yolculuğu ve Bektaşiliğin gelişimi 12. yüzyılda Orta Asya'da önemli bir etki doğuruyor.
Gazneli Mahmut döneminde güçlü bir posta ve istihbarat sistemi oluşturulmuştur. Divan-ı Berid veya ulak teşkilatı olarak da isimlendirilmiştir.
Alp (yiğit) sözcüğü Batur, sökmen (seymen) veya sekban karşılıkları gibi kahramanlık, gözüpeklik anlamında kullanılmıştır. Gaznelilerin kurucusu Alp Tegin, Sultan Alp Arslan çok bilinen isimlerdendir.
Daha 10. yüzyılda İran'da rasathane kurulduğu biliniyor. Büveyh Devleti dönemi bu tür bilimsel temellerin de dönemi olmuş.
İran kültüründe Mecusîliğin etkileri hiç silinmemiş. O dönemlerde de İran'ın büyük şairi Firdevsî Mecusi kahramanları övmüş ve bu yüzden de dönemin din adamları O'nun Müslüman mezarlığına defnedilmesini istememişler.
İbni Sina gibi bir yıldız daha 18 yaşında bütün bilimleri öğrenmiştir. Kısa hayatında Kanun ve Kitabüşşifa adlarıyla önemli eserler yayınlamıştır. Bu eserler Batı'da Tıp ilminin ve diğer ilimlerin temellerini oluşturan eserler arasında girmiştir.
Nizamülmülk 1064-1092 yılları arasında vezirlik yapmıştır. Selçuklu devlet sisteminin sağlamlaşmasında etkisi çok büyük olmuştur.
Dönemin bilim kentleri olarak Endülüs, Semerkand, Taşkent, Buhara yıldızlaşmışlardır.
Ali Şir Nevai, Uluğ Bey, Timur, Selçuklular, İran, Bizans, Mısır,
Suriye, Babür İmparatorluğu, Şiilik, Sünnilik, mezhepler, felsefe, tıp, teknoloji, ticaret ve benzeri konularda kitap oldukça doyurucu bilgiler sunuyor.
9 Nisan 2019 Salı
2 Nisan 2019 Salı
DEVLET
Platon'un (M.Ö. 427-348) Devlet kitabı siyaset biliminin temellerini oluşturan
kaynaklar arasında yer alır. Özellikle Sabahattin Eyüboğlu çevirisi, Sokrat'la ilgili önsözüyle ve çevirisiyle oldukça anlaşılabilir ve iyi. Platon (Eflatun), akademi'nin kurucusudur. İdeal devlet ve ideal toplum üzerine önemli düşünceler geliştirmiştir. Hocası Sokrat'ın idama mahkûm edilişini ve ölümünü görmüş, Atina'ya küsmüş, bir süreliğine ülkesini terk etmiştir. Tekrar Atina'ya dönen Platon Akademia'yı kurmuş ve burada felsefe, matematik, geometri, astronomi ve fizik gibi dersler vermeye başlamıştır. Hocası Sokrates üzerinden kendi bilgi ve deneyimlerini de katarak bir devlet ve toplum modeli oluşturma çabası içinde olmuştur. Ancak, yaşamı boyunca düşüncelerinde çok önemli dönüşümler olmuştur. Faşizmin kurucusu sayanlar olduğu gibi sosyalizmin kurucusu sayanlar da vardır. Ne olursa olsun dönemine göre hayli etkili ve önemli düşünceler ürettiğini ve bunların bugüne kadar taşındığını bilmek iyidir, her okur yazar için.
Platon devlet görevlilerinin spor, müzik ve eğitimle meşgul olmasını istiyor. Yeme içme konusunda çeşitlilik yerine sadeliği tercih ediyor. Kamu görevlileri bilge, yiğit ve erdemli olacaktır. Bu yüzden Platon'un önerdiği devlet modeli "filozoflar (bilgeler) devleti" diye de tanımlanmaktadır.
* Eğitilmemiş gençlik, sertliğe, kabalığa, zorbalığa dönüşür.
* Müzik ve felsefeden uzak yaşam insanı çürütür.
* "Hayata boşuna yapışıyorum. Tükenmek üzere olan (fani olan) her şeyi boşuna tutmaya çabalıyorum" diyor ve yaşamda "asıl olanı" arıyor.
Hocası Sokrates için yazdıkları çok etkileyicidir:
Sokrat'ın en büyük eseri ölümdür. Ölümü bir kavuşma, bir şölen gibi görmüştür Sokrates. Üzülenlere "size hayret ediyorum, niçin üzülüyorsunuz, dostlarıma gidiyorum, yeterince yaşadım. Felsefenin amacı ölümü içselleştirmektir" diyor. Baldıran zehrini bir şarap, bir şerbet gibi kafasına dikmiştir. Kendisini idam edenlerden af dilememiştir. Ölmeden önce yan odaya geçmiş, yıkanmış, dostlarıyla vedalaşmıştır. Son nefesini vermeden önce bir arkadaşına "horoz" borcu olduğunu ve bunun ailesi tarafından ödenmesini vasiyet etmiştir.
*Platon devlet modelleriyle ilgili düşüncelerini diyaloglar şeklinde aktarmıştır. Bir ara, devletine kendini adayan, hiç evlenmeyen ve mal mülk sahibi olmayan kamu görevlileri olması gerektiğinden söz ediyor. Ancak, bir süre sonra bu fikirlerinden vaz geçiyor. Aile ve mülkiyetin olması gerektiği fikrini kabul ediyor.
* İnsanlar aydınlık bir dünyadan karanlık bir dünyaya gelmişlerdir. Yaşam bittikten sonra yeniden aydınlık dünyaya döneceklerdir.
* Bu dünyada insan mağarada yaşayan insanlar gibidir. Mağaranın önünden geçenlerin ancak gölgelerini görebilirler. Dolayısıyla bu dünya, gerçek dünyanın bir yansımasıdır.
* Gerçek evren idealar dünyasıdır. (İdealizmin kurucusudur.)
* Eğitim, kör gözlere görme yeteneği kazandırmak içindir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)